1 Ocak 2011 Cumartesi

2010 Yılında Neler oldu ?


Merhaba

Merkür geri gitti, Jüpiter; Satürn ile karşı karşıya geldi, Pluto yükseldi, güneş tutuldu, ay tutuldu derken 2010 yılının son gününe geldik...
2010 yılı benim için; kendimle en fazla baş başa kaldığım bir yıl oldu. Zaman zaman acı verici, zaman zaman şaşırtıcı, zaman zaman ise tatmin edici bir çok deneyim yaşadım. Ders almanın, öğrenmenin farklı bir boyutunu keşfettim ki bu boyut gerçekten sıra dışıydı.
Ne kadar cool gözüksem de original, esrarengiz ve beni şaşırtan şeyler hep ilgimi çekmiştir. Ve işte ben bilincim bu durumu kendi yararına kullanarak 2010 yılında tam da atar damarımdan giriş yaptı…..
2010 yılında Neler mi? Öğrendim ( Farkına varmak demek daha iyi olacak galiba . Aslında farkındalığımıza gelen şeyi biliyoruz; ama gerçeğin farkında mıyız? İşte bu kocaman bir soru işareti ? Öğrendiklerimin özeti aşağıda ..…..Keyifle okuyun…….

1- Sorduğum soruların yanıtının sadece ve sadece ben de olduğunu anladım. Bir kişi bana bir soru sorduğunda; serde yardım etmek var ya saf saf!!!! kuş gibi ötmeye, sazan gibi konu üzerinde derinleşmeye başlıyordum. Anladım ki soruyu soran kişinin, alacağı yanıt ile ilgili her zaman bir fikri vardı. Ve bu fikir doğrultusunda anlatılanlar yorumlanıyor, verilen yanıtlar ya onaylanıyor ya da krite ediliyordu ki benzer şeyi bir çok kez ben de insanlara yapmıştım. Şöyle ki;

Bir an durun ve düşünün, farkındalığınızda olmayan bir konu hakkında soru üretmek mümkün olabilir mi ???? Şimdi diyeceksiniz ki ne yani öğrenmek için dahi soru soramayacak mıyız ?
Lütfen kendinize karşı dürüst olun ve bundan sonra soracağınız sorunun yanıtını bilip bilmediğinizi veya en azından herhangi bir fikriniz olup olmadığını check edin. Check ettiğinizde ise; sorduğunuz sorunun; kendi düşünceleriniz ile karşınızdakinin düşünceleri arasındaki farkı bulmaya yönelik sorular olduğunu, aslında kendi içinizdeki yanıtı doğrulamak için bu soruları soruyor olduğunuzun farkına varın (Unutmayın kendinize dürüst olmanızı iştemiştim) ve hayatınızdaki bu manupilasyona bir son verin. Size gelen yanıt gerçekten içinizdeki ile uyumlu değil ise içinizdeki yanıta uygun olan yanıtı bulmak adına çevre gezileri yapıp taraftar toplayarak sürekli insanları yargılamaya başlamayın.

2- İlgimi en çok çeken ruhsal çalışma projeksiyon, aynalama konusuydu. Kavramsal olarak bu durumu çok iyi anlıyordum. The work gibi bir çok güçlü aynalama metodlarını da kullanarak kendi yansımalarımı fark etmiştim. Yine de bazı konuları tam olarak kavrayamıyordum. Kavrayamamın sebebi, kalbimin tam olarak açılmasına izin vermiyor olmamdı. Kalbimin tam olarak açılması dünyadaki herkesi sevmeye başlamaktan değil, karanlık taraflarımı görmezden gelme bağımlılığımdan kurtulmakla mümkün olabilecekti. Bu kurtuluş, 2010 yılının son döneminde 2 aylık yolculuğum sırasında gerçekleşti. Aslında geçmişte bu konuyu o kadar çok kurcalamıştım ki; ruhum artık zamanımın geldiğini düşünmüş olabilirdi. Yolculuğum sırasında katıldığım çalışmalar sonrasında; hiçbir zaman bende olmadığını düşündüğüm aç gözlülük, bencillik, insanlara zarar verebilen gurur, sürekli mutlu frekansta tutma tutkusu, manipule etme isteği o kadar doğal bir şekilde bana göründü ki onları kabul etmekten başka çarem kalmamıştı. Bu konuyu Tibetli Hocam Geshe Thubten Sherb’ e açıkladığımda gözlerimden akan yaşları tutamıyordum. Tibetli Lamaların yanında öyle sulu gözle drama yapmak kolay değildir neyse ki ben bunu başardım, Geshe Thubten ‘nin herhangi bir acıma ve şevkat duygusu olmadan son derece nötr bir şekilde “ bunların görünür hale gelmesinden faydalan, dharma çalışmalarında kullan” diyerek egomu ters yüz edişini unutamayacağım. Sonrasında karanlık taraflarım birer birer görünmeye başlayınca bir müddet zırıl zırıl ağlamaya devam ettim ve nihaiyetinde; “ hımm demek ki bu deneyim benim şu karakterimi gösteriyor anlaşıldı “ deyip benzer durumlarda neler yapabilirim konusunda seçimler yapmaya başladım. Bu farkındalığımın en güzel hediyesi, diğer insanlar tarafından da fark diliyor olması idi.

3- Yıllarca geçmişi çözümleme konusunda bir çok çalışma yaptıktan sonra geçmişle uğraşmak yerine!!!! şu an daki deneyimlerime karşı verdiğim tepkiye odaklanmanın daha doğru olacağını fark ettim. Ruhsal çalışmalara başladığımda kızgınlığımı nasıl bertaraf edebilirim, sabrı ve toleransı nasıl öğrenebilirim üzerine bir çok çalışma yapmış ve bir çok kitap okumuştum. Hatta kendime meşhur “ Edep Yahu” kolyesi dahi edinmiştim. Ta ki Sevgili Ebru Hocam Hikmet Barutçugil’in “Sabır “ kelimesini farklı bir bakış açısıyla açıklayana kadar. Sevgili hocam sabrı şöyle tanımlıyordu. “Sabır; Başımıza gelenlere verdiğimiz ilk tepkidir.” Halbuki sabrı; arzu ettiklerimin olması için sebat ederek beklemek olarak yorumlayarak ; 5 harften oluşan bu büyülü kelimeyi bayağı hafife almıştım. Artık biliyorum ki geçmişteki hangi algım bana parazit oluyor diye düşünmek yerine şu an da hangi mutlu ve sevgi hissini yaratacak seçimlere yönelebilirim’e kafa yormak, daha bilgece. Hatta o anki deneyiminizde rol alan geçmiş algı ve düşünceleri fark ederek geçmişten özgürleşmeniz dahi mümkün.

4- Yardım istemek her zaman bana zor gelmişti. “ Yardım almak” mı ? olmaz karizma çizilir, en iyisi yapabildiğin kadarıyla yetinir, gerekiyor ise kendimi harap edebilirdim. 2008 yılında Hollandalı dostum Sevgili Wilna, birlikte yaptığımız bir nefes seansında niyetini “Vulnerability” olarak belirlemişti. Ben de hemen “ Nasıl yani ? “ Vulnerability”’nin türkçe anlamını yanlış biliyorum galiba diye düşünmüştüm. ( Vulnerability’nin bilmeyenler için incinebilirlik, kırılganlık demektir.) O zamanki bilincim, kırılgan olmayı, yardım talep etmeyi zayıflık olarak algılıyordu. Hayatım boyunca güçlü gözükmeyi !!! o kadar çok benimsemiştim ki “ Vulnerability”’nin anlamını tam kavramadan Wilna’yı yargılamıştım. Wilna her zamanki gibi sakince; “Vulnerability” yi kabul etmenin kendine ve evrene olan güveni gösterdiğini anlatmıştı. O zaman “ hı”,” hı” desem de “Vulnerability” nin anlamını tam kavrayamamıştım. Wilna her zaman olduğu gibi ruhumu okuduğundan şevkatle gülümseyerek günün birinde ne demek istediğimi anlayacaksın demişti. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığını bildiğimden “ Vulnerability “ yi çalışma konularım arasına dahil etmiştim. Kısmet 2010 yılınaymış. Yaşamımda sürekli çevremdekileri izler, onları koşulsuz sevmeye çalışır ve sürekli güçlü rolü oynardım. En çok yardım ettiğim kişiler en çok sevdiğim kişilerdi. Ve onların arzuları doğrultusunda aksiyon almayı görev bilirdim. Beni sevmeleri için elimden gelen her şeyi yapardım eğer beni çok severler ise bana yardım edecekleri sonucunu çıkarmıştım. Yardım etmek istediklerinde ise red ediyordum anlayacağınız iki ucu b…klu değnek olayı yaşıyordum. Sürekli onlara yardım etmeye devam ettikçe onlara ne kadar güçsüz olduklarını ima ediyor hatta bu yüzden bazılarını da kaybediyordum. Ya bu bilincimi değiştirecek ya da diğer farkındalıklarımı çöpe atacaktım. Bu yüzden de kendimi ne kadar çok sever ve saygı duyarsam gerçekten yardıma ihtiyacım olup olmadığını daha net anlayabileceğimi fark ettim ki bu farkındalık benim tarzım bir kişi için mucizevi bir deneyimdi.


5- İyi insan olmanın kolay olmadığını öğrendim. İyi olma kavramının, şu an bildiğimden çok daha derin bir hal olduğunu fark ettim ki bu konuyu sadece bu cümlede bırakıyorum.

Tüm bunların yanında; arınma için meditasyon, nefes gibi farkındalık çalışmaları yapmanın yeterli olmadığını bedenimi dünyada kaldığım sürece kutsal bir nesne olarak görüp ona iyi bakmam gerektiğini, yaratıcının içimde var olduğunu bilmenin yetmeyeceğini öncelikle bu durumu kabul etmem gerektiğini , hayatımda her ne oluyor ise sorumluluğun bana ait olduğunu, “Sukut altındır” ve “Ne ekersen onu biçersin” deyimlerinin ne kadar bilge cümleler olduğunu anladım.

Darısı 2011 yılının başına… 2011 yılında içimde ne var değil de; başıma gelenlere içimin verdiği tepkiyi arındırmaya ve daha çok mutlu ve özgür olmaya niyetliyim…..

Sevgiler, Mutlu yıllar

1 yorum:

fatosayvaz dedi ki...

Sibelcim yolculuğun çok etkileyici..