30 Aralık 2010 Perşembe

2010 ve öğrettikleri !!...

2010 a şöyle bir dönüp baktığımda benim için güzel bir sene olduğunu görüyorum.Her sene sonunda geri döner bakarım ben.Nasıl geçti,neler yaptım,neler yapabilirdim ve yapmadım,nasıl bir his veriyor bana bu seneyi düşünmek,neler öğrendim,kimlerden öğrendim ? Seviyorum yaşadıklarıma bir göz atıp,unuttuklarımı hatırlamayı,teşekkürlerimi etmeyi ve sonra vedalaşarak yepyeni bir sayfaya tekrar başlamayı.

Evet , lafı fazla dolandırmadan , 2010 bana ne öğretti :

-Ocak 2010:
Uzun zamandır yapmak sitediğiniz bir şey varsa şartlar oluşana kadar beklemek yerine ,şartları oluşturmak için adım atmak.Hayretle göreceksiniz ki siz kendinize bu hakkı verdiğinizde herkes ve her durum size bu hakkı fazlasıyla verecek.Öyleyse HİÇ BİR ŞEYİ ERTELEME!

-Şubat 2010:
Yaptığın şeyden keyif alıyorsan onunla ilgili her şey öyle kolayca ilerliyor ki... Yaratıcı fikirler ortaya çıkıyor , hemen projeleniyor ve gerçek hale geitiriliyor.İşkeyiş çok hıslı oluyor ve bundan pek çok kişi faydalanıyor.Öyleyse GERÇEKTEN KEYİF ALDIĞIN İŞİ YAP !

-Mart 2010:
Hayaller gerçek oluyor.Gönlümüzden geçen kalpten dilediğimiz her şey gerçek oluyor.Sadece doğru zamanı ve doğru "biz"i bekliyorlar gerçek olmak için.Öyleyse BOL BOL HAYAL ET VE OLACAĞINA İNAN!

-Nisan 2010:
Eğer bir duyguyu yaşamak istiyorsan onu sana yaşatacak koşulların gelmesini beklemeden sen o duyguyu kendince yaşamaya başla.Bir dileğini gerçek kılmak için onun sana ne hissettireceğine bak.O dilek gerçekleşirse sen hangi duyguyuyaşayacaksın? Güven mi, aşk mı,heyecan mı,zenginlik mi ? Dileğin gerçek olmadan sen kendin o duygunun içine gir.Öyleymiş gibi davran. Bir süre oyna bunu.İçinde o duyguyu harekete geçir,hisset onu. Ve bir gün karşında dileğini bul.Öyleyse İSTEDİĞİN DUYGUYU HERŞEYDEN BAĞIMSIZ YAŞA!

-Mayıs 2010:
Hayatta yepyeni bir sayfa açarken kelbin gitmek istese de bazen zihnin devreye girip seni durdurabiliyor.Sabna en güvenli şeyin ne olduğunu bildiğini söyleyip seni yerine mıhlayabiliyor.Yerinde say,ilerleme,en güvenlisi burası,ben seni koruyorum diyereke seni bildiğin yerde tutuyor.Buna yaşamak denmiyor tabii ki ! Öyleyse ZİHNİNİN KISITLAMALARININ FARKINDA OL!

-Haziran 2010:
Hayatına giren her bir kişi beraberce yaşayacağınız bir deneyim için geliyor.Kimiz uzun soluklu,kimi kısa ilişkiler olsa da.Her bir yeni kişi yeni bir dünya demek.O dünyayı tanımak,yeni keşiflere çıkmak,ondan öğrenmek ve öğretmek çok büyük bir zenginlik benim için.Karşımdakinin dünyasının ortak ve farklı noktalarını bulmak,beraberce deneyimlemek,gelişmek,sevgi ile büyümek.ÖyleyseHAYATINA YENİ İNSANLARIN GİRMESİNE İZİN VER !

-Temmuz 2010:
Zihin ne kadar durdursa da yürek kazanıyor.Yüreğin götürdüğü yer bilinmez,korkutucu olsa da kendini gerçekleştirmenin muazzam büyüsü ve heyecanı sana işte yaşamak bu diyor.Öyleyse YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT!

-Ağustos 2010:
Bir şeyden korkup adım atmamak o korkunun daha da büyümesini sağlıyor.Korku sen üstüne gitmeyince seni kıskıvrak yakalıyor.Ne olursa olsun bir adım at. Korkuyu yerinde duraral fazla büyürmeden , fazla düşünmeden adım atarak söndür.Göreceksin korktuğuna değmezmiş.Hatta korkunun bir adım önünde ol hep ! O seni saramadan sen bir adım önden git. Bu da ancak eylem içinde olmakla gerçekleşiyor.Öyleyse KORKUNUN ÜSTÜNE GİT!

-Eylül 2010:
istemediği şeyi yapmak insana azap geliyor.Yaşam ateşi sönüyor,nefes alamıyor,hem kendini hem etrafını hem de dünyayı negatif enerjiyle kirletiyor.Bir şeyi yapmak zorunda isen bunu kendi seçiminle yaptığını kabul ederek negatif enerji yaymayı bırak.Ya da gerçekten yapamıyorsan onu yapma. Öyleyse YAPTIĞIN HER ŞEYİ SEVEREK YAP!

-Ekim 2010:
Hayatımda beni zorlayan kişiler bana çok şey öğrettiler. Bir kişinin öğrenmesi tamamlanana kadar onu zorlayanlarla işinin bitmeyeceğini biliyorum.
-Kasım 2010:
Yaşamak çok güzel bir deneyim.Bilinmeze yelken açmak,seninle birlikte çok büyük bir gücün hep beraber olduğunu bilmek,korkmadan heyecanla ilerlemek,ne olursa olsun hayrına olduğunu bilmek,istediğin her şeyi gerçekleştirebileceğinin farkında olmak muhteşem!! Öyleyse KENDİNE GÜVEN,HAYATA GÜVEN!

-Aralık 2010:
Yeniyi heyecanla beklemek,önündeki yılın hayatına katacaklarını deneyimlemek istemek,umutla çok güzel ve çok büyük şeylerin bizi beklediğini bilmek içimizi kıpır kıpır eder.Yeni yıla girerken kendime tekrar hatırlatıyorum:Hayallerimi ve tutkularımı takip ederek hayatımı tüm potansiyelimle yaşamaya;bütün sınırlarımı,engellerimi aşmaya ;ve yaşamımı sevgiyle ,zerafetle inanılmaz bir maceraya dönüştürmeye adıyorum kendimi.Böyle yaşayınca ışık saçarız etrafa .Bu ışık karanlıkları aydınlatır.Dünyamız pırıl pırıl parlar.Öyleyse YAŞA ŞU HAYATINI GÖNLÜNCE!IŞIĞIN HEP PARLASIN!

Güle güle 2010! Her şey için sana teşekkür ederim.

Evet 2011 seni heyecanla bekliyorum :)

2010 ve öğrettikleri !!...

YAŞAMIN ANLAMI

Yaşamın anlamı Sevgi ve Dostluktur Aslında! Hergün sıfırlayabilmektir hayatı... yeniden başlamak ve beyaz sayfa açabilmektir.
Yeniden başlamak ve beyaz sayfa çevirmektir.
%100 Kredi vermektir insanlara FAİZSİZ ve PEŞİNATSIZ!
Gerekirse borç para vermektir KARŞILIKSIZ!
Belkide kendini vermektir Allah'ımıza....Maneviyata yöneltmektir yaşamı....

Yürümek, yemek, içmek, oturmak, kalkmak, işe gitmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak, eğitmek ve eğitilmek, ölmektir yaşamın anlamı.... perdenin arkasında ise başbaşka nurlarla dolu bir yaşantı sizi seyreder... Siz göremezsiniz...Mühim olan GÖNÜLDEN GÖREBİLMEKTİR!

YAŞAYABİLMEKTİR HAYATI!

Sahne önünde oynarken ARKASINDAKİLERİ BİLEREK YAŞAMAK ama hep öne bakmak, sahne arkasıdan tiyo alabilmektir. Her adımdanders alarak; iyiliklere sürüklemektir hayatı....

2011'de, sahne önü ve arkasını iyi yönetebilmek dileği ile bereketli, hayırlı, sağlıklı, mutlu, maneviyat meyvaları ile beslenen bir yaşamınız olmasını diler; sizin ve tüm sevdiklerinizi yeni yılını, yeni hedeflerini kutlar; YEMYEŞİL HEDEFLER ve YILLAR DİLERİM.
(PRENSES ZUU)



28 Aralık 2010 Salı

Ve Teslimiyet ..

Yine geçiyor bir yıl..
Dakikalar geçmezken yılları durduramadık
Hep barış diledik ama bir türlü kendimizle barışamadık
Huzur istedik ama kaosun hazzının yanında hep merakla durduk
Eskiyi sindiremeden yeni deneyimlerden bir şeyler öğrenmeyi umduk
Kilo vermek istedikçe daha çok yedik doyuramadık bir türlü içimizdeki boşluğu
Affetmek erdemdir i öğrendikçe küçümseyen tarafımıza çanak tuttuk
Öğrendikçe, yukarı çıkan bedeni ruhundan koparmaya çalıştık
Ruhu özgürleştirmek istedikçe başka ruhlara demirlemek için deli gibi can attık
Özgürleşmek istedikçe, sahipsizlikle ağır bir şekilde sınandık
Daha çok paraya sahip oldukça birde baktık ki… esiriyiz
Güç istedikçe yüreğimizi en zayıf halka olarak bıraktık
Bedenimizi güzelleştirdikçe hala kendimizi neden beğenmediğimize kızdık
Tanrı ya yalvardık ama O’nun parçası olan kendimize sığınmayı akıl edemedik
Mücadeleyi önemsedikçe hep kendimizi savaşın içinde bulduk
Ve sonunda daha çok bildikçe hiç birşey bilemeyeceğimizi farkettik
Duyduk ruhumuzun gözyaşlarıyla gelen zihnimizin haykırışını…
Ve sonunda Teslim olduk..
Bir şeylere sahip olmayı bırakınca,
TESLİM olunca
Gördük ki
Anladık ki
Yaşadık ki
Akıntıda her şey olduğu gibi muhteşem!
Her şey olması gerektiği gibi görkemli!
Basitleştikte yaşamında alabildiğine kolaylaştığı, basitleştiği
Direnmedikçe uçsuz bucaksız özgürleştiğimizi
Parçası olduğumuzu anladıkça doğanın, yaşadığımızı
Doğallığın doğasını özünü özümüzü
Hiçlikteki sonsuz tatmini
Yiyecekle beslenmeyi bırakan ruhumuzun hafifliğini
Aynadaki gülen gözlerin yüzümüze vuran ışığını
Biricik ve farklı olmanın paha biçilmez değerini
Muhteşem özümüzle coşkulu buluşmamızı
Teslimiyet yasasıyla ruhun en önemli dersine girdik..
Neye direniyorsanız bugün teslim olun.. rahat bırakın uğraşmayın kendinizle
Blokları, blokajları yıkın içinizden ki; yaşam akıtmak için yol bulsun konu neyse
Ve… size koşmak için bekleyen mucizelere kollarınızı açın biraz daha biraz daha biraz daha biraz daha..
Sevgiyle,

P.S. Bu şarkıyla yazdım yazımı.. müziği oldukça güzel yada bana güzel.. sizde dinlemek isterseniz diye paylaşıyorum..

Mutlu yıllar..

Happy New Year 2011 - Hindu Sanskrit Hymn for Peace. 

27 Aralık 2010 Pazartesi

RONTGEN TUTMAK MÜMKÜN OLSA HAYATIMIZA!

Selamlar.


Rontgen tutmayı düşündünüz mü? hiç hayatınıza?
Düşüncelerinize ve ruhunuza?


Hergün aynaya baktınız; makyaj yaptınız yada traş oldunuz...
Hiç ayna tuttunuz mu? iç dünyanıza!

Ah bir bilsek neler yapabileceğimizi hayatta...


Öyle bir makina olsa, ruhumuzun analizini yapsa,
Kalbimizdeki mühürleri açsa,
Görebilsek ve birde ilacı olsa!
Ohh ne güzel olurdu hayat...
işte o zaman, her kapıyı açabilmek ve kendimize bakabilmek ne denli güzel olurdu...

Ne ilginçtir BİLMEMEK! Aynı zamanda KORKUTUCU...
Hep korkarız ve düşünmek istemeyiz yapabileceklerimizi...
Nekadar hedef belirlerdik ve hatta yüzdeler biçerdik bilseydik...
Tarihlerdik zamanı ve heyevanlanırdık; yaşama daha sıkı bağlanırdık...Belki daha duygusal daha düşünsel olabilirdik!
AMPÜL yanardı ruhumuzda; karanlıklarımız ap aydınlık olurdu...

OLURDU DEĞİL Mİ? (PRENSES ZUU)
Gecenin sessizliğini fondan gelen hafif bir müzik bozuyor. Karanlığı ise karşımdaki yılbaşı ağacının renkli minik ışıltıları...Bense kendime ayırdığım bu huzurlu zamanı okuyarak, öğrenerek ve düşünerek geçiriyorum. İçimde koca bir yılı devirmenin verdiği hüzün, ve umutlarıma ışık tutan yeni yılın heyecanı...Okudukça öğreniyorum. Öğrendiklerim üzerine düşündükçe gelecek daha güzel, daha parlak görünüyor gözüme. Bazen bir bakıyorum hayallere dalmışım, cesaretlendiriyor beni bu hayaller. Ya olmazsa demeyin, siz yeter ki bir dilek tutun kalpten. Ve hayal dünyanıza dalın, olabildiğince derinlere. Bir bakmışsınız yukarı çıkarken, o hayaller de takılmış peşinize, gerçeğe dönüşmüş...
Hepinize okuması öğrenmesi bol, özgürce hayal kurabileceğiniz ve hayallerinizi gerçekleştireceğiniz yeni bir yıl diliyorum.
Sevgiyle kalın...

23 Aralık 2010 Perşembe

Düşüncelerinizin sorumluluğu size aittir


Birçok yakınım ya da ilişkim olan insan,benim genellikle neşeli olmamı,hayatı onlardan daha hafif yaşıyor olmam ( ne demekse?),onlar kadar derin olmamam ve herşeyi hafife almamın doğal sonucu , dolayısıyla bu durumun da benim doğal halim olduğu şeklinde açıklıyor.
Oysa ben olumlu ve iyimser düşünmek için çok çalışıyorum.Her zaman başarılı olamasam da bu konudaki çabamı ısrarla sürdürüyorum.Bu konuda gerçekten çok çalışıyorum.


Bir süre önce geçmişten gelen bazı insanlık halleri nedeniyle kırgın,dargın,küskün olduğum herkese elimi uzatmaya,bu olumsuzluğu düşüncelerimde yoketmeye karar verdim.Yakınımdaki insanlara,o kişiler aklıma her geldiğinde kızgınlık ve öfke gibi duygular yaşadığımı,artık bunları istemediğimi,düşüncelerimi sıfırlamak,nötrleştirmek istediğimi anlattım.Bu düşüncelerimi paylaştığım dostlarım ( !) , olumlu düşüncelerimi teşvik etmek yerine,olumsuz düşüncelerini söylediler.Cesaretimi kırmaya çalıştılar.İşi onur gurur meselesi haline getiren bile oldu ( tabi aslında onlar benim iyiliğimi,küçük düşüp üzülmememi istiyorlardı!!)

Düşündüğümü yaptım,herkese elimi uzattım.Fiilen gerçekleştirdiğim bu eylemin sonucu muhteşemdi ( !) Tahmin edebileceğiniz gibi hiçbiri dargın kalmama isteğimi kabul etmedi ama ben olumlu bir eylem gerçekleştirerek düşüncelerimdeki tüm olumsuzlukları kaldırmayı başarmıştım.Kendime olan güvenim tavan yaptı.

Düşüncelerimi ben etkilemezsem,başkasının etkileyeceğini , eğer gündemimi ve başıma gelenleri değerlendirme şeklimi kendim seçmezsem,benden başka herkese açık bir düşünce sisteminin içinde yolumu kaybedeceğimi biliyorum.

Çünkü düşüncelerin, sonuçlar ürettiğini biliyorum.

"wishy - washy thinking produces wishy- washy results "

Kendi kendinizle konuştuğunuz,kafanıza takılan konuların % 94 ünü endişeleriniz,korkularınız,kızgınlıklarınız oluşturuyor.İşte bu iç diyaloglarınızın konularını seçmek için çok çalışmanız gerekir.

İç sesinizin korkulu,endişeli konuşmalarını duymaya başladığınızda kendi kendinize " ben yapabilirim ", "başarabilirim ","korkmam için bir neden yok " gibi durumu lehinize çevirecek cümleleri tekrarlamanız ve bu çabayı inatla sürdürmeniz gerekir.Bu mesajlar iç sesinizi yerini alacak,korkularınızın seviyesini düşürecek ve kendinize olan güveninizi arttıracaktır. İnanın!

Amigoları düşünün,hani şu maçlarda tribündeki taraftarları coşturan amigoların yaptıklarını düşünün.Tribünlerden yayılan coşkunun takıma nasıl yansıdığına bir bakın ! Tribünlerden yayılan inanç , tüm maçın seyrini değiştirebilir öyle değil mi ?

Bir çok pozitif cümle kurarak,birçok pozitif sözcük tekrarlayarak kendinizin amigosu olun !

Sizi teşvik eden bir ses duyuyor olmanız , dışarıdan gelen olumsuz seslere filtre etkisi yapar.Bu da korku eşiğinizin limitlerini düşürür,ümitlerinizi yükseltir.

Kontrol etmediğiniz düşünceler , size bütün nefret ettiğiniz insanlardan ve bütün düşmanlarınızdan daha fazla zarar verir.

Unutmayın , düşüncelerinizin düşüneni sizsiniz !

Düşüncelerinizi seçebilirsiniz , iyi olanı seçin !


22 Aralık 2010 Çarşamba













Selamlar.


2011 Yılı için kaç tane hedef belirlediniz kendinize?


Yoksa henüz düşünmediniz mi?


Haydi şimdi DÜŞÜNME ZAMANI!

Yaslanın şimdi arkanıza... Derin bir nefes alın... Uçsuz bucaksız gökyüzünde bakabildiğiniz en uzak noktaya kadar bakmaya çalışın haydi! Ne görüyorsunuz? Ne kadar görüyorsunuz? Nasıl görüyorsunuz? Ne renk görüyorsunuz? Kimi görüyorsunuz?

Gözünüzün algıladığı her noktada ve beyninizden geçen her hücrede ve aslında ruhunuzun her karesinde ve kalbinizin her hissettiğinde işte hemen orda, hemen hemen yanıbaşınızda HAYALLERİNİZ var ve HEDEFLERİNİZ de onun hemen yanında....

Şimdi 2011 Yılı için kaç tane balon alacağınızı düşünün... 1, 2, 3, 4 mü? yoksa 10 mu? belkide 15???


Her aldğınız balona bir hayalinizi ve hedeflerinizi yazın. Hepsini bir ipe bağlayın ve tam 2011'e girdiğimiz ilk saniyelerde ışıkları kapatıp; toplu iğne ile patlatın birkaçını... Hangileri patladıysa o hedeften başlayın hayata yeniden.... Yine yeni yeniden başlayın..... Zor olmayacağını göreceksiniz. Kolay gelsin....(Prenses)

'KEŞKE' OUT / 'İYİ Kİ' IN

Yeni bir yıl geliyor. Bugün itibarı ile bu yılı karşılamaya ruhen ve bedenen hazırlık yaparken; 'KEŞKE' kelimesinede veda etmeye çağırıyorum hepinizi....

KEŞKE bir jipim olsaydı!
KEŞKE arkadaşlarımda daha fazla buluşabilseydim!
KEŞKE daha fazla spor yapabilseydim!
KEŞKE bir çocuğum olsaydı!
KEŞKE şunu yapsaydım; KEŞKE bunu yapsaydım!!!

Sıklıkla yada zaman zaman kullandığımız KEŞKE 'lerimiz ne kadar çoktur değil mi?


  • Haydi bugün itibarı ile hayatımızdan 'KEŞKE' leri '''OUT'''' yapalım.
  • 'İYİ Kİ' leri ''''IN'''' yapalım.
'İYİ Kİ' 'leri tinsellik kavramı ile hayatımıza sokalım ki orda kalıcı olarak kalsın...

İyi ki sağlıklıyım. İyi ki nefes alabiliyorum. İyi ki bir kazancım var. İyi ki gözlerim görüyor; ellerim yazıyor. İyi ki şu...... İyi ki bu..... aklınıza ne geliyor; kalbinizden ne geçiyor; beyniniz ne düşünüyor; ruhunuz ne hissediyorsa.... kilitleri, mühürleri OUT yapalım....

İYİ Kİ GELDİ YENİ BİR YIL.

Sağlıklı ve bereketli günler dileği ile.... (Prenses)


Ruhumuzu Tanıyalım

Böyle bir çalışmayla bizleri biaraya getiren sayın Fatos hocama çok teşekkür ediyorum.
Hepimiz okul hayatına başladığımızda ilk öğrendiğimiz konulardan biri “Vücudumuzu Tanıyalım”dı. Şimdi “vücudumuzu öğrendik, sıra ruhumuzu tanıma zamanı” diyorum J
Ruhumuzu Tanıyalım – 1
İçimizdeki Ses; Patolojik Eleştirmen
Hedefimize giden yolda birçok engellerle karşılaşırız. Fakat öyle bir engel var ki, yol boyunca gölge gibi peşimizdedir;
İçimizdeki ses; Patolojik Eleştirmenimiz.
Patolojik eleştirmen, psikolog Eugene Sagan’ın bize saldıran ve bizi yargılayan olumsuz iç sesimizi betimlemek için kullandığı bir terimdir.
Patolojik eleştirmenin tek amacı her an  benlik-değerimizi aşağı çekmektir. Herkes bu patolojik eleştirmene sahiptir.
Bu içimizdeki ses, ikna edici ve düşüncelerimizin dokusuna işlemiştir ki bizi yargıladığında, suçladığında onu mantıklı ve haklı görürüz. Her saldırısı sahip olduğumuz duyguları zayıflatır, yok eder.
İlk “patolojik eleştirmen”i okuduğumda, aslında şunu farkettim, kitap okurken bile o içimdeki sesle devamlı konuşuyormuş. Bu birazda kendine başkasının gözüyle bakmaya benziyordu J Patolojik eleştirmen, kötü olabilir fakat onunla baş etmek, ona meydan okumak o kadar eğlenceli ki.. 
Artık onu yendiğinizde Maslow teorisindeki kendini gerçekleştirmek bu olsa gerek J
Sevgilerimle
Kader Şahin

Bir sonraki yazım
Ruhumuzu Tanıyalım -2 : Patolojik Eleştirmenle Baş Etmenin Yolları

Yönetici Asistan Koçluğu-Ex.Asst.Coaching

Öğretmenin Yastığı

Selamlar. Sözlerime bir fıkra ile başlamak istiyorum.

Bir öğrencisi öğretmeniyle ilgili aslı olmayan bir dedikodu çıkarır ve söylenti kulaktan kulağa yayılır. Daha sonra öğretmen, öğrencisine bu dedikodunun kaynağının YANLIŞ olduğunu ispatlar. Öğrenci hatasını anlar; çok üzülür ve 'HOCAM BU HATAMI NASIL GİDEREBİLİRİM?' diye sorar. Öğretmen, kuştüyü bir yastık alıp kasabanın yanındaki tepeye gelmesini söyler. Öğrenci, yastıkla tepeye geldiğinde öğretmen ondan yastığı bıçakla kesip, kuş tüylerini ortaya çıkarmasını söyler. Öğrenci yastığı keser, kuş tüyleri kısa sürede ovanın her tarafına yayılır. Öğretmen, öğrencisine 'Şimdi senden bu tüyleri toplayıp tekrar yastığın içine koymanı rica ediyorum. Eğer bunu yaparsan hakkımda çıkardığın dedikoduyu da telafi edebilirsin.'der.

Herkesin bir FOTOĞRAFI vardır. Fotoğraflar ile analiz yeteneğinin geliştirilmesi çok önemlidir ki yönetici asistan koçluğu bu amaçla kişiye kendi fotoğrafını algılaması ve vizyonun belirlemesinde yardımcı olmayı hedefler.

'THE SECRET' kelimesi ile temeli atılmış olan gizlilik - ketumluk esaslı mesleğimizin gelişim sürecindeki rolleri; organizasyon içindeki makamlara bağlantılı olarak bazen sekreterlik, bazende yönetici asistanlığı adı altında bizlere verilmektedir. Mesleğimizin en kapsamlı alanı olan yönetici asistanlığı rolümüzün, bulunduğumuz sahnede en güzel şekilde ifaa edilebilmesi ve seyircilerimizden alacağımız alkışların, ses yaratarak imajımızı oluşturabilmesi; en önemlisi bizlerinde saygıdeğer bir mesleğimiz olduğunun kabul gördüğünü hissedebilmemiz için koçluk hizmeti alabiliriz.

Şahane bir sahne kıyafeti ile makyajsız sahneye çıkmak ile maskesiz bir baloya maskeli katılmak arasındaki uzun ve meşakkatli mesafede, vermekte olduğumuz hizmetin, hız, verim ve kalitesini her geçen gün yükseltebilme potansiyelimiz, koçluk yapabilme kabiliyetimizle çok ilintilidir. Kendimize, yöneticimize ve iletişimde bulunduğumuz diğer kişilere, koçluk prensipleri ışığında mükemmel hizmet vermemiz mümkündür. Yönetici asistan koçluğu, iletişimde güçlük çektiğimiz insanlarla başa çıkabilme, zamana karşı yarışarak ve tükenmeyerek, tampon bölgede sağlıklı kalabilme hikayesini yazmamız ve mutlu sonlandırmamızda destek verici bir yöntemdir. Bu hikayede, karakterlerin görev ve sorumluluk ifasında çekecekleri her fotoğraf karesini netleştirmek, zoomlamak, sabitlemek, istişare ederek onay alabilmek ve basıma yönlendirmek büyük bir enerji gerektirecektir. Bu süreçte, nihai fotoğrafın basıma yönlendirilmesi veya yönlendirilmemesi kararında yöneticinin sadece gölgesi olarak kalabilmek için sorularla hareket etme kabiliyetimizin olması önemlidir. 'Ne? Neden? Niye? Nasıl? Ne zaman? Kim?'

Mesleğimizi icra etmekte olduğumuz caddenin üzerinde ilerlerken, karşılacağımız dış ve etki alanımızda bulunan iç etkenler, hava şartları ve beşeri kaynakların yönetimindeki enerji koçluk ile yükseltilebilinir. Ne biliyorsanız, o kadarını icra edebilirsiniz. Gerisi keşfinizle gelişecektir. Önemli olan şu an ve gelecektir. Yeni keşif ve gelişimlerle dolu 2011 yılı diliyorum.
Hoşçakalın; Sağlıklı ve Bereketli Kalın....

21 Aralık 2010 Salı

procrastination


Türkçeye atalet olarak çevriliyor. Ecnebi kitaplarının birindeki tanımı şöyle:

"Procrastination is the art of making something into more than it is, until it expands into more than it needs to be." (Atalet bir şeyi gerekenden daha büyük hale gelene kadar olduğundan daha fazlaymış gibi yapma sanatıdır)

Tam referans veremiyorum çünkü bir yerlerden not alıp, kitabın ismini yazmamışım. Benim tanımımla ise "Atalet, küçük işleri kocaman sorunlar haline gelene kadar erteleme becerisi" olarak özetlenebilir.

Atalet genel bir yaşam biçimini olmaktan ya da her alana yayılan bir tembellikten ziyade, belli konularda kendini gösteren bir duygu durumu gibi geliyor bana. Ataletin bizi avucuna aldığı konular genelde bizim için duygusal olarak bir anlam ifade eden, başlamaktan, yapmaktan ve bitirmekten duygusal nedenlerle kaçındığımız konular oluyor. Bazı işleri çok rahat hop diye yaparken bazılarında yıllarca - evet yıllarca kendimden biliyorum - ayak sürüyebiliyoruz. Bu ayak sürümeyi de öyle güzel öyle tatlı yapıyoruz ki, kendi ruhumuz bile duymuyor. Bu nedenle atalete karşı koymak için yapılacak en önemli şeyin bu konuda farkındalık kazanmak olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmak için de en iyi yol aslında kendi kaçınma yollarımızın farkına varmak. Örneğin ben özellikle makale, ödev yazmak gibi akademik konularda atalet haline giriyorum ve bu işleri ertelemek için mükemmel yollarım var. Bir döngü örneği vermem gerekirse:

1. Kafamı toplamak için (!) yapılacak işler listesi yapmak
2. Kafa toplu ama tabi başlamak için çalışma ortamını temizlemek.
3. Elim değmişken evi temizlemek
4. Kendime bir kahve hazırlamak
5. Yorulduğuma karar verip bir mola vermek
6. Saate bakıp bu saatten sonra iş yapılmayacağına karar vermek

Eğer bütün bunlara rağmen halen vaktim kaldıysa şöyle devam ederim muhtemelen:
7. Okumaları düzenlemek, sıraya koymak
8. Bir maillere bakmak, hazır bakmışken okumak, hazır okumuşken cevap yazmak
9. Maillere bakmışken bir de facebook'a girmek.
10. İlginç bir şey bulamayıp oyunlara bir bakmak
11. Her oyunla minimum 10 dakika ilgilendikten sonra tekrar maillere bakmak
12. Bir mola vermek, kahve içmek
13. Volkan'ı aramak
14. Yazılacak şeyin outline'ını çıkarmaya girişmek
15. Yapamayacağım hissinin gelmesi, internete girip makale nasıl yazılır hakkında kitaplar, makaleler bulmak
16. Bu kitaplara bakmak, notlar çıkarmak
17. Zaman kalmadığı için çalışmayı bırakmak.

Bütün bu yaptıklarım içinde bence en kötüleri 14-15-16. maddeler. Çünkü bu maddelerde yaptıklarım bana gerçekten konuyla ilgili bir iş yapmışım hissi veriyor ve içimdeki çalışmam lazım hissini ve aciliyet hissini köreltiyor ve ben bu sayede işe başlama aşamasını belirsiz bir süre gönül rahatlığıyla erteleyebiliyorum.

Yine aynı kitapta şöyle bir model öneriliyor:


Bu ataletle savaşmak için mini bir model. Ayrıca kişisel bir atalet günlüğü tutmanın da faydalı olduğu söyleniyor. Bu günlükte şu maddeler olmalı:

1. Ertelediğiniz aktiviteyi tanımlayın.
2. İlk ertelemeye başladığınızda ne hissettiniz?
3. İlk ertelemeye başladığınızda ne düşünüyordunuz?
4. Ertelemeye devam etmek için kendinize ne söylediniz?
5. Ertelemenizin sonuçları ne oldu?

Bu soruları cevaplandırarak hem atalet mekanizmalarınız, hem de ataletin sonuçlarını hakkında farkındalık kazanıyorsunuz.

Bu noktaya gelmeden önce cevaplanması gereken bir kaç soru daha var bence. Kendim için cevaplandırayım hazır elim değmişken:

1. Size en çok baskı yapan kişisel atalet mücadeleniz nedir?
Makale yazmak ve spor yapmak.
2. Bu konulardan kaçmak için genelde neler yapıyorsunuz?
İlkini detaylı anlattım. Bu nedenle ikinciden biraz söz edeyim. Şu dakikaya kadar erteleme çalışmalarım bu konuda çok iyi gitti. Evde mini bir spor salonu oluşturacak kadar malzeme biriktirdim. Çünkü bahanem hep yeterli ekipmanım olmayışı idi. Sonrasında evde spor yapabilmek için daha düzgün spor kıyafetlerine ihtiyacım olduğu konusunda takıldım. Şimdi onlarda var. Bu aralar, "bugün yapsam da, yarın yapamayacağım, o yüzden bugün yapmamın bir anlamı yok" aşamasındayım.
3. Kendinize bu gecikmeyi mazur göstermek için ne söylüyorsunuz?
Yukarıdakileri ve ayrıca bir de her zaman işe yarayan "Yarın kesin yapacağım" var.
4. Peki ne yapacaksınız?

Bence en ağır soru bu. Evet, ne yapacağım? Ben bir soru daha eklemek istiyorum. Bu durumun bu şekilde devam etmesine daha ne kadar izin vereceğim?

Uzun uzun yazdıktan sonra sadede gelmem gerekirse:
Kendinize ne zaman, ne konuda ve nasıl atalete kapıldığınız konusunda dürüst olun, bu durumla yüzleşin ve atalet döngüsünü kırmak için atacağınız adımların size yaşatacağı rahatsızlık ve kaygı gibi duyguları kabullenmek ve aşmak için kendinize söz verin.

saygılar sunuyorum.

Burcu Kaya

20 Aralık 2010 Pazartesi

Hoşgeldiniz

Bu blog, Fa Coach Academy değerli Koçlarının, uzmanlık alanlarına göre yazılarına sahne olacak..
Amacımız, ihtiyacınız olduğu anda buradaki yazılarla, hikayeler ve gerçek yaşam öyküleriyle hayatınıza ışık tutmak..